İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

14-Lefkoşa’ya Hataylı Başkan! 12.05.2016

Demokrasilerde insan hakları ve evrensel hukuk kuralları korunduğu sürece her şey mümkündür. Yıllar önce Türkiye basınında büyük puntolarla muhtar bile olamaz denilen kişi şimdi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu. Hayaldi gerçek oldu manasında bir yaklaşım; ama gerçek oldu. İyi de oldu. Şimdi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki hayalimizden önce ilham aldığımız takdir ve tebrik ettiğimiz belki de bir zamanlar hayal olan konuya gelelim. Geçtiğimiz hafta sonu ajanslara düşen en güzel haber bu olsa gerek: Pakistan göçmeni terzi bir anne ve kamyon şoförü babanın oğlu olan Sadık Khan, Londra Belediye Başkanı seçildi. İşçi partisi adayı olarak girdiği yarışta karşısında sermaye devi ve başbakanın desteklediği muhafazakâr parti adayı Tory Zac Goldsmith’e karşı, Sadık Khan Müslüman ve göçmen bir ailenin evladı olarak Londra Belediye Başkanı oldu.

Bu güzel olaydan esinlenerek kendi hayalimize dönelim. Düşünsenize bir gün Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Hatay göçmeni işçi bir anne babanın okuyan, öğrenen, kendini her gün geliştiren bir evladı olmuş ve Lefkoşalılara hizmet ediyor. Buraya kadar çok güzel değil mi? Hayal bile olsa çok güzel; çünkü gelişmiş toplumlarda ileri demokrasi yerleşmiştir. Sandığın verdiği sonuca saygı duyar ve kabul eder. Ama bizim başka bir sorunumuz var ki, sandık hakkını bile elde edememiş adayımız; çünkü KKTC vatandaşlığını bir sürü bürokrasi engeli yüzünden alamamış. Ailesi KKTC hukukuna göre çalışmış, vergisini vermiş, tüm sorumluluklarını yerine getirmiş ve uzun yıllardır da vatandaş olma hayali ile beklemekteler. Kendileri Türkiye doğumlu olsalar bile evlatları Kuzey Kıbrıs’ta doğmuş, okumuş, büyümüş ve onlar da vatandaş olma hakkını elde edememiş. Burada reel politik ile yüz yüze geliyoruz; çünkü adayımız vatandaş değil. Neden? Bu sorunun belki çok cevabı vardır; ama çözümü tektir. Amaç üzüm yemekse basittir; ama bağcıyı dövmekse, ne üzüm yenir ne de kazanç olur. Bizim Türkiye Cumhuriyeti kökenli insanlarımızın durumu da aynı. Hiçbir yere yar olmamış, hayal bile kurulamayacak vaziyette. 17 Mart 2016 günü köşemde yazmıştım: İradenin sahibi ve üst akıl KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı, vatandaşlık konusunu da çözüme kavuşturur diye sorunun sorumluluğunu kendisine yüklemiştim. Akabinde yaptığımız görüşmelerde tek başına Sayın Akıncı’nın konuya çözüm olamayacağı iktidar partisi ve Başbakanın da desteğinin gerektiği görüşü ortaya çıkmıştı. O dönemin Başbakanı ve siyasi partisi Türkiye ve vatandaşları ile olan ilişkilerini gerilim üzerine kurduğu için, konuyla ilgili olarak bir adım atılamamıştı. Lakin, şimdi UBP-DP hükümeti ilişkileri olması gerektiği gibi, iki devlet tek millet çizgisine getirmiş, halkına ve Kuzey Kıbrıs’a katma değer bırakacak şekilde yürütmektedir.

UBP-DP hükümeti Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş Güney Kıbrıs’ta haftalık yayımlanan Kathimerini gazetesine verdiği demeçte, Türkiye’yi hayatlarında bir kez bile görmeyen ve kendilerini Kıbrıslı olarak kabul eden bu kişilerin vatandaşlığa alınacağı çözüme kadar onların beklemesinin mümkün olmayacağını söyleyerek, hayalimizi destekledi ve adayımızın seçme seçilme hakkına kavuşmasına umut oldu. İradenin baş temsilcisinin niyet ve düşüncesine paralel hareket eden bir hükümet olduğuna göre, başta görüşmelerin olumlu sonuçlanacağı ve vatandaşlık bekleyen insanlarımızın haklarının hükümetin gayreti ile çözüleceğini düşünüyorum.