İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

137-Kurtuluş ve Kuruluş Asabiyesi 30.08.2018

Anadolu coğrafyası, Selçuklu Sultanı Alparslan ve kahraman ordusu sayesinde 26 Ağustos 1071 yılında Türk ve Müslüman kimliğiyle tanışmıştır. Anadolu coğrafyası, Selçuklu Devleti ve sonrası Cumhuriyet Türkiye’sine kadar kurtuluşun ve kuruluşun topraklarıdır. 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz, kurtuluş ve kuruluşun şanlı zaferidir. Malazgirt Zaferi’nin 947. Yılı, Büyük Taarruz’un 96. Yılını şan ve şerefle kutlamaktayız. 

*** 

Kurtuluş ve kuruluş, Habil ile Kabil’in kanının bulaştığı topraklarda olduğu için mevcut düzen ve rejimin, siyasi irade ve otoritenin, sömürge ve savaş yarışına giren düşman devletler saldırısına karşı korunması için  kuruluş asabiyesinin ayakta ve işlevsel olması gerekmektedir.  Zira Avrupa milletleri ve devletleri Anadolu’nun 1071’de Alparslan tarafından fethedilmesini ve Türk Müslüman coğrafyası yapılmasını bir türlü içlerine sindirememişlerdir. Bu hazımsızlıkla 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi sonrası Batı, içteki ve dıştaki ihanet odakları ile el ele vermiş, 9 asır süren mücadele sonunda yurdumuz Anadolu; İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların ve Yunanlıların işgal ve yıkımına uğramıştır.  

*** 

Anadolu coğrafyası, sömürge yarışına giren 1. Dünya savaşı galip devletlerinin yıkımı ve istila yarışını yaşarken, kurtuluş ve kuruluşun Başkumandanı Mustafa Kemal ve silah arkadaşları kurucu asabiyenin karakterini oluşturmaktadırlar. Tasası vatan olan, Anadolu topraklarında sürgündeki kurucu irade ve asabiyenin doğal üyelerine ve bu fikir iklimine yönelik Mustafa Kemal Paşa 21 Haziran 1919’da İstanbul’daki bazı kişilere yazdığı mektupta ‘’Vatanın parçalanma tehlikesini açıkça gösteren safhanın kanlı icraatı, milli-vicdani bir kurtuluş arzusu etrafında ve Müdefaa-i Hukuk-u Milliye ve Redd-i İlhak teşkilatı adı altında süratli bir surette toplanmaya başlamıştır. Bu kanaatim bütün Anadolu’da iş ve vazife başında bulunan mesul ve kıymetli arkadaşlarımın içtihat ve müşterek kanaatlerine dayanmaktadır’’ demektedir. Yine Kurtuluş ve kuruluşun Başkumandanı Mustafa Kemal Samsun’a geçmeden önce yakın arkadaşlarına ‘’İlk iş olarak Meclis-i Mebusan’ın içtimai temin olunacaktır.  Milletin gasp edilmiş haklarını harice karşı müdafaa etmeye gelince, merkezi Anadolu’da olacak olan bir hareketle bunun azamisinin yapılabileceğini kanaat getirmiş bulunuyorum’’ demiştir. 

*** 

Bu inanç ve şuur ile haçlı ve sömürge yapılarına karşı Anadolu coğrafyası tekrardan kurtuluş ve kuruluş mücadelesine girişmiştir. Millî Mücadele’nin ilk siyaset belgesi sayılan Amasya Tamimi, mücadelenin stratejisini ve hedeflerini bir nevi kurtuluşun ve kuruluşun asabiyesini yansıtır bir şekildedir. 22 Haziran 1929’da Amasya Tamimi’nde alınan kararların üçüncü maddesi ‘’Milletin istiklalini (bağımsızlığını), yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır’’ şeklindedir. 

***

Bu mana derinliği ve vatan kaygısı ile Cumhuriyetin Türkiye ’si inşa olmuştur. Günümüze gelindiğinde yine savaş ve sömürge yarışına girmiş haçlı zihniyeti içteki ve dıştaki unsurları ile Millet birliğimizi, Devlet bütünlüğümüzü kast eden yıkım faaliyetleri içerisindedir. Cumhurbaşkanı ve Kabinesi 2. Mecliste toplandığında hazıruna hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘’devamın devamıyız’’ demiştir. Bu düşünce ve inanç geçmişte olduğu gibi bugünde sömürge zihniyetine gereken dersi verecektir. Kurucu asabiyenin düzenlediği Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar arasında 10. Madde’de ‘’Milli iradeye dayanmayan kararlar milletçe kabul edilemez!’’ demektedir. Bu maddeden yola çıkıldığında günümüzde de mücadelenin ana kaynağı millet iradesi ve kurucu asabiye olmalıdır. Bu iki öğeye samimiyetle sarılan rejim sonsuza kadar ayakta kalacaktır.