Kıbrıs, Akdeniz’in Sicilya ve Sardunya’dan sonra üçüncü büyük adasıdır. 9251 km² olan yüz ölçümüyle siyasi tarihimizin ve insanlık tarihinin önemli topraklarından birisidir. Siyasi yönetim ve farklı toplulukların hüküm sürdüğü önemli bir adadır. Tarih boyunca paylaşılmayan topraklardır. Kıbrıs kan ve gözyaşının hiç eksilmediği, din olgusunun belirleyici rol aldığı adadır.
***
Kıbrıs adası 1960’larda “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla devlete sahip olmuştur. Adanın iki büyük toplumu Türk ve Rum halklarının siyasi yönetimde var olmasıyla beden bulan bir Cumhuriyet’ti. Sonrasında yakın siyasi yaşamımıza Kıbrıs sorunu olarak giren ada, 2 farklı toplum olan Rum ve Türk halklarının yerleşim alanlarını farklılaşmasıyla iki devletli yönetime sahip olmuştur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’dir. Bu iki devletin federasyon modelli ortak bir yönetimde birleşme görüşmeleri de yarım asırdır sonuca varılmadan devam etmektedir. Siyasi tarihin önemli aktörleri Kıbrıs sorunu üzerine çalışmışlar ve çözüm yolları aramışlardır. Birleşmiş Milletler (BM) genel sekreterliği himayesinde görüşmeler çok devlet başkanı ve Cumhurbaşkanı eskitmiştir. Annan Planı olarak halka sorulmuş, sonuç Kıbrıs Türklerinin mağduriyetinin devam edeceği Avrupa Birliği (AB) haliyle sonuçlanmıştır.
***
Haftalık köşe yazılarımda çözümsüzlüğün çözüm olarak görüldüğü siyasi tarihin en uzun sorunu hakkında siyaset yapıcı aktör ve aktörlerin bakış ve metotları üzerine çokça yazı kaleme aldım. Kıbrıs adasının ve KKTC coğrafi konumu iyi değerlendirilmeli dedim. Bu tanımlama altında jeostrateji ve jeopolitik pozisyonları çok önemli olduğunu ifade ettim. Jeostrateji, bir ülkenin coğrafi konumu göz önüne alınarak gereken stratejinin belirlenmesi diyebiliriz. Jeopolitik de ülkenin coğrafi konumundan dolayı elde ettikleri ve elde edebileceği siyasi, ekonomi vb güçlerin genel adıdır. Bu iki tanımı sıkça kullandım. Görünen köy kılavuz istemez misali müzakere heyeti, Kıbrıs siyaset kurumu ve aktörleri tarihi bağ ve duygusal bağlar üzerine müzakere edip durdular. Sonuç, coğrafya pragmatist yaklaşımlarla tekrardan kurgulanmaktadır. KKTC siyaset kurumu ve halkı film izler gibi coğrafyayı izlemektedir.
***
Pekâlâ çözüm için siyasi aktör nasıl bir metot ve düşünce geliştirmelidir. Adanın ve KKTC’nin coğrafi konumu Niccolo Machiavelli’nin Hükümdarının elinde olsaydı çözüm nasıl olurdu? Makyavelist düşünce için en önemli temel araç devleti yaşatmak ve gücünü devamlı olarak artırmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için her şey de yasaldır. Kıbrıs Türk’ü bu yaklaşımla Rum terör örgütlerine karşı savaşmış, devletini kurmuş ve yaşatmaktadır. Fakat günümüz siyasi aktörleri ve kurumları Kıbrıs Türk menfaati için ne yapmaktadır?
Hükümdar ne yapardı?
Hükümdar ülkesi, milleti ve devleti için din, ahlak ve hukuk kurallarını devlet eliyle amacı için kullanırdı. Devletten bağımsız hukuk ve ahlak düşünülemez derdi. Devletin bittiği yerde bunlar da olmaz düşüncesini benimserdi. Hükümdar için bu gücü yönetmesinin ve kullanmasının yegâne desteği devletinin bir ulusa dayanması köklerinin güçlü olması yeterli olurdu. KKTC’nin kuruluş gücü de Türk milletidir. Zaman, şartlar ve coğrafi konum Kıbrıs Türk’ü için kazanma zamanındadır. Coğrafya pragmatist yaklaşımla şekillenirken KKTC’de siyasi konumunda Makyavelist bir devlet ve yönetme metoduyla hak ettiği yerde olmalıdır. Siyaset yapıcı kurum tabiri caizse seyirciye oynadığı siyasetten, realpolitik devlet siyasetine geçmelidir.